SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

EBVABU’L-CİZYE

<< 1308 >>

EK SAYFA – 1308-2

4. RESULULLAH S.A.V.'İN BAHREYN ARAZİLERİNİ İKTA OLARAK VERMEK İSTEMESİ, BAHREYN MALLARI İLE CİZYE GELİRLERİNDEN İNSANLARA VERECEĞİNİ VAADETMESİ VE SAVAŞSIZ ELE GEÇİRİLEN DÜŞMAN MALLARI (FEY) İLE CİZYE'NİN KİMLERE DAĞITILACAĞI

 

حدثنا أحمد بن يونس: حدثنا زهير، عن يحيى بن سعيد قال: سمعت أنسا رضي الله عنه قال: دعا النبي صلى الله عليه وسلم الأنصار ليكتب لهم بالبحرين، فقالوا: لا والله حتى تكتب لإخواننا من قريش بمثلها، فقال: (ذاك لهم ما شاء الله على ذلك). يقولون له، قال: (فإنكم سترون بعدي أثرة، فاصبروا حتى تلقوني).

 

[-3163-] Enes İbn Malik r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Bahreyn arazilerini onlara dağıtıp bunu yazılı olarak belgelemek üzere Ensarı çağırdı. Onlar da: "Vallahi, aynı şekilde Kureyş'li muhacir kardeşlerimize de yazmadıkça bunu kabul etmeyiz" dediler. Enes dedi ki: Bu Ensar Allah'ın dilediği kadar tekrarladı. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Siz benden sonra çok aşırı derecede bencillikler ve sıkıntılar göreceksiniz. Siz bu durumda benimle havzin başında karşılaşıncaya kadar sabredin!"

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا إسماعيل بن إبراهيم قال: أخبرني روح بن القاسم، عن محمد بن المنكدر، عن جابر بن عبد الله رضي الله عنهما قال: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لي: (لو قد جاءنا مال البحرين قد أعطيتك هكذا وهكذا وهكذا). فلما قبض رسول الله صلى الله عليه وسلم وجاء مال البحرين، قال أبو بكر: من كانت له عند رسول الله صلى الله عليه وسلم عدة فليأتني، فأتيته فقلت: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قد كان قال لي: (لو قد جاءنا مال البحرين لأعطيتك هكذا وهكذا وهكذا). فقال لي: احثه، فحثوت حثية، فقال لي: عدها، فعددتها فإذا هي خمسمائة، فأعطاني ألفا وخمسمائة.

 

[-3164-] Cabir İbn Abdullah r.a.'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bana: "Bahreyn'in cizye vergileri gelse sana çokça (şu kadar, şu kadar, şu kadar) mal veririm" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat ettikten sonra bu mallar gelince Hz. Ebu Bekir şöyle bir duyuru yaptırdı: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kime bir söz (vaad) vermişse yanıma gelsin." Ben de onun yanına vardım ve: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana "Bahreyn'in cizye vergileri gelse sana çokça (şu kadar, şu kadar, şu kadar) mal veririm" demişti" diyerek durumu arz ettim. O da bana: "Avuçla!" dedi. Ben bir avuç alınca: "Say bakalım kaç adet para var?!" dedi. Saydım beş yüz vardı. Ebu Bekir bana toplam bin beş yüz verdi."

 

 

وقال إبراهيم بن طهمان، عن عبد العزيز بن صهيب، عن أنس: أتي النبي صلى الله عليه وسلم بمال من البحرين، فقال: (انثروه في المسجد). فكان أكثر مال أتي به رسول الله صلى الله عليه وسلم، إذ جاءه العباس، فقال: يا رسول الله، أعطني إني فاديت نفسي وفاديت عقيلا. قال: (خذ). فحثا في ثوبه، ثم ذهب يقله، فلم يستطع، فقال: مر بعضهم يرفعه إلي. قال: (لا). قال: فارفعه أنت علي، قال: (لا). فنثر منه ثم ذهب يقله فلم يرفعه، فقال: فمر بعضهم يرفعه علي، قال: (لا). قال: فارفعه أنت علي، قال: (لا). فنثر منه ثم احتمله على كاهله، ثم انطلق، فما زال يتبعه بصره حتى خفي علينا، عجبا من حرصه، فما قام رسول الله صلى الله عليه وسلم وثم منها درهم.

 

[-3165-] Enes İbn Malik r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Bahreyn malları getirilmişti. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Bu malları mescide getirin yayın" dedi. Bahreyn'den gelen bu mallar o ana kadar Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e getirilen en fazla mal idi. Bu sırada Abbas geldi ve: "Allah'ın Resulü! ben Bedir savaşı sonrasında esir düşünce hem kendimin hem de Akil'in fidyesini vermiştim. (Bu yüzden hiç malım kalmadı) Bana mal ver!" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da: "Buyur al!" deyince Abbas avuç avuç alıp eteğini doldurmaya başladı. Sonra da aldığı malları yüklenip gitmek istedi fakat gücü yetmedi. Bırakmak da istemediği için: "Söyle de birisi bunu yüklememe yardım etsin!" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da: "Hayır!" dedi. Bunun üzerine Abbas: "Öyleyse sen bunları sırtıma yükle!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Hayır!" deyince Abbas aldığı malların bir kısmını bıraktı. Sonra kalanı taşımaya çalıştı fakat yine gücü yetmedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: "Söyle de birisi bunu yüklememe yardım etsin!" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Hayır!" dedi. Abbas: "Öyleyse sen bunları sırtıma yükle!" dedi. ResuI-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem yine: "Hayır!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Abbas aldığı malların bir kısmını daha bıraktı. Sonra da aldıklarını sırtına yükleyip gitti. ResuI-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abbas'ın mal alma hırsına öylesine şaşırmıştı ki, o gözden kaybolana kadar arkasından baktı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem oradan tek bir dirhem dahi kalmayıncaya kadar kalkmadı."

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari'nin kullanmış olduğu başlıkta üç ayrı hükme işaret edilmiştir.

 

Konuyla ilgili olarak nakledilen rivayetler de başlıkta arz edilen hükümlerle aynı sırayı takip etmektedir.

 

Burada nakledilen rivayetlerden birincisi Resulullah s.a.v.'in Bahreyn arazilerini başlangıçta Ensar'a dağıtmak istediğini ve bu isteğini Ensar'a defalarca ilettiği halde onların kabul etmediğini göstermektedir. İşte İmam Buhari burada ensar kabul etmemiş olsa bile Resulullah'ın sallallahıı aleyhi ve sellem bir uygulamaya başvurma isteğini bu uygulamanın caiz olduğuna delilolarak göstermiştir. Zira Hz. Nebi'in sallallahu aleyhi ve sellem yapılması caiz olmayan bir şeyi emretmesi mümkün değildir.

 

Bahreyn arazilerinin ikta' olarak ensara bırakılması, söz konusu malların aslının (rakabe) mülkiyetini değil, cizye ve haraç gelirlerini ensara tahsis etmek anlamındadır. Çünkü barış yapılan ülke arazilerinin mülkiyeti ikta' olarak verilemez ve bu araziler paylaştırılamaz.

 

Ashab-ı Kiram savaşsız olarak ele geçirilen düşman mallarının (fey) paylaştırılması konusunda birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir:

 

1. Hz. Ebu Bekir bu malları eşitlik esasına göre paylaştırma usulünü benimsemiştir. Hz. Ali ile Ata da bu görüştedir. İmam Şafiiinin tercih ettiği görüş de bud-.ır.

 

2. Hz. Ömer ile Osman söz konusu malları kişilerin dine / Müslümanlara olan faydalarını ve üstünlüklerini / kıdemlerini (faziletlerini) göz önüne alarak farklı şekilde paylaştırmışlardır. İmam Malik de bu görüştedir.

 

3. Kufe'li alimlere göre bu paylaştırma yöntemini belirleme yetkisi devlet başkanına aittir. Dolayısıyla ya eşitlik usulünü ya da kıdem durumunu esas alır.

 

İbn Battal şöyle demiştir: "Bu konu başlığı altında nakledilen rivayetler kıdem durumunu esas almak gerektiğini söyleyenler için delil teşkil eder." Ancak öyle anlaşılıyor ki kıdem esasına göre kişilere farklı ödemelerde bulunmak gerektiğini söyleyenler ödemenin herkese yapılmasını şart koşmuşlardır. Buna karşılık paylaştırma yöntemini belirleme yetkisinin devlet başkanına ait olduğunu söyleyenler böyle bir şart koşmamışlardır. Aslında konu başlığı altında nakledilen rivayetler de bu son görüşü desteklemektedir. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah bilir.